Yıllar önce okuduğum, hayalimde ülkeme uyarladığım bir kitabın kurgusu yeniden can buluyor hafızamda. Ütopyanın hayatla el sıkıştığı noktanın çok uzaklarda olmadığını seziyorum. Din adamları, memurlar, çiftçiler, mühendisler, öğretmenler… ortak bir amaç için el ele… Toplumun diyalektiğine ters düşen beklenti ve eylemsizlikten sıyrılıyor insanlar. Akıl, irade, enerji, fikir harmanlanıyor. Düş düşünceye dönüşüyor, düşünce eyleme.
İlişkilerin mekanik bir düzeyden ötesine yol vermediği, bir diğerinin menfaat ırmağından beslenebildiği ölçüde dostlukların kaldığı bir dönemde dayanışma ve yardımlaşma derneklerinin kurulması, varlığının devamı ve işlevi manidardır.
Köyümüz adına önce bir sayfa açılıyor, site hazırlanıyor. Kültürel ve sosyal çalışmalarda insanlar arasındaki sıcak ilişkinin bilinci ve farkındalığı ile buluşma günleri düzenleniyor, sonra Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği kuruluyor. Ardından yavaş yavaş sesler yükseliyor: ”Neler yapabiliriz?”, “yol haritası”, “Ben de varım” … Bir kervan yolculuğunun başlangıcı olarak algılıyorum. Gururlanıyorum doğal olarak köyüm insanı adına. Ve sese ses ekliyorum:
Bu yolculukta ben de varım.
Ayla Öztürk Yeşilyurt