Akbucak nedir? Neresidir Akbucak? Basit ve sıradan bir
Köy müdür sadece? Neleri kapsar? Bizlere ne anlatır? Bizler için
Önemi nedir? Akbucak; Anavatanımızın içinde Bizim Yurdumuz,
Yurtluğumuzdur! “Anamız, Avradımız, Yârimizdir!”
Tenleri güneş yanığı ile bezeli kara yağız, aydınlık ve güler yüzlü
Çalışkan iyi ahlaklı, Bilge kişilerin, “Nereden baksan güzel, nereye
Baksalar güzel olan” insanların yaşadığı Özel ve Özgün, sıra dışı,
Bizlere ait bir coğrafyadır. Osmanlı-Rus Harbinde yüzlerce yıllık
Topraklarından göç etmek zorunda kalan akrabalarımızdır.
Atalarımızın Dağları, Yaylaları, Mevsimleri aşarak buldukları ve
Sahiplendikleri yeni ve son yerleşkeleridir! Köyümüzdür!
Yüreğimizde hiç sönmeyecek bir ateştir!
Benim ve Çocuklarım için daima “Kutsal Topraklardır!”
Hayata dair ne varsa öğrendiğim ve tanıklık ettiğim her şeydir!
Öğretmenimdir. Dostumdur. Sırdaşımdır. Büyük Aşkımdır!
”Işıldayan Gözlerim, koşan Ayaklarım, Tutan Ellerimdir”
Sevgi dolu Kalbim, sorgulayan Aklımdır. Hem dünüm, hem
Bugünüm ve hem de vazgeçemeyeceğim yarınlarımdır!
Sivri Dağı Benim için halen “Dünyanın en yüksek Dağıdır!”
Kanak (Ganak) Deresi benim için halen hem tüm Nehirlerin ortak ve
Tek adı, hem de “Dünyanın en büyük ve en güzel Irmağıdır!”
Onunla kıyaslanabilir tek ırmak, Yağmur Ormanlarındaki Amazon
Nehri’dir! Balıkların en lezzetli olanlarını besleyen bir anadır!
“Sarı Balık” ve “Mırtça Balığın” tek Vatanıdır! Can Suyudur.
Suda “Sürek Avının” yapıldığı tek adrestir. İlk Çağlardan sonra,
Elleriyle balık tutan avcıların son ülkesidir!
Çevresi ve panoramik görüntüsü sanki Cennetten bir parçadır.
Ege’de gördüğüm tüm Zeytin Ağaçları benim için halen
“Ganağın Kıyısındaki Söğüt Ağaçlarıdır!”
O hepinizin bildiği ya da duyduğu Köyümüzün Söylencelerinde
Hep vurgulanan, Hacı’nın İstanbul’da Denizi gördüğünde
İlk reaksiyonu, ilk sözcükleri gibi “Abarim Booovv! Ne büyük
Kanak’tır!” Çünkü Kanak tıpkı Topraklarımız gibi bizim için özel ve
Kutsal Sudur! Bizim içinKızılırmak bile küçücük kalır onun yanında!
“Yeşil bir Doğa parçası” deyimi, benim için halen ve sadece
Alişar Yolundaki “Bağlardır!” Kanak ve yakın çevresindeki tüm yeşil
Örtüdür. Bu örtü tam bir “Renk Pınarıdır”
Tarih, Selimli yönündeki Taş Köprüdür! Eski taş Pınar’dır!
Dedemin ahşap Kâgir Konağıdır! Bakır Helkeler ve Sitiller (Bakraç)
Anadut, Yaba, Dirgen, Karasabanlar, Kağnılar ve harman yerine
Sap taşımak için şekillendirilmiş at arabalarımızdır!
Boyunduruğa takılmış öküzlerin taşıdığı kağnılardır.
Bağ Yolunda ve su ile çalışan taş değirmen’dir!
Dedemden kalan ve ağırlığı 1.200 kilo olan “Çelik Kasadır”
Anamın dokuduğu at çuludur. “Çakmak Taşı” sözcüğünü ne vakit
Duysam ilk “Düvenlerimiz” gelir aklıma. Ahşap İşçiliği ve ona
Bağımlılığım, herkesin çevirmesindeki (avlu) zahire ambarlarına ve
Bahri Amcamın eski evine olan hayranlığımda gizlidir!
Desen ve Süsleme Sanatı deyince, Sofaların (Salon-Hayat)
Toprak zemininin İbrikle dökülen suyla Bezenmesi işi, hep
“İlham Kaynağım” olmuştur. Bu etkilenme sonucu, Türkiye’nin en
Büyük Etnografya Eserleri-Osmanlı Sandık Çeyizleri Koleksiyonu’nu
Oluşturup Müze açtım. Benim için halı, kilim, minder ve kanaviçe
İşlemeli yastıklarla donatılmış at arabaları, bir dönem de yaylılar
Hala “En Konforlu Ulaşım Araçlarıdır!”
En yüksek desibelli ses benim için Cahit Ersoy’un bağırma sesidir!
Hikâyelerin en güzel olanları hep “Nene Nazlının” anlattıklarıdır!
Onun “Oliir! Olir!” anlatımının “Oluyor! Ölüyor!” anlamına geldiğini
Ancak 20 yıl sonra öğrendiğimi saymazsak…
İbadet sözcüğü benim için Ömer Öztürk ile özdeştir.
Türkçeye azami özen Arap Dayı’nın konuşmalarıdır.
İyi Ahlak ve Edep, bir yaşama biçimi olarak yerleştiğinden,
Tersi hiç bilinememiştir bile Köyümüzde.
Enerji sözcüğü Hüseyin Amcamın tükenmez gücüdür.
Hoşgörü Ali Faik Amcamın yaşam felsefesidir!
“Yakışıklılık” deyimi, sözcük torbama Fevzi Öztürk ile girmiştir.
“Devlet Bürokrasisinin gerçek anlamı ve liyakat” bana sadece
Fahri Öztürk’ü, “Devletin Kuruşunu asla Hayırlı Devlet İşleri dışında
Kullanmamak!” deyimi bana sadece Refik A. Öztürk’ü, “Bağımsız
Gazeteci Duruşu ve Yurtsverlik” kavramları bana hep ve sadece
Saygı Öztürk’ü hatırlatır! Ne Mutlu bana ki hepsi de dayılarımdır!
Sohbetlerin Piri, evlendiğim ve İzmir’in de Kurtuluş Günü olan
9 Eylülde vefat eden Babam Abbas’dır! Bu nedenle hiç evlilik
Yıldönümü yapmadım. Onu kaybedeli tam 22 yıl oldu. Ama ben
22 yıldır hemen her gün onu anar ve sanki yanımda duruyormuş
Gibi onu ararım! Kitap deyince de hep onun Kütüphanesini
Düşünürüm. Envanterine kayıtlı kitap sayısı tam 2.000 adetti!
Çoğu sayfasındaki satır ve paragrafların altları çizilmiş, yan
Boşluklarda kendi el yazısı ile notlar düşülmüştü. Bunlar; Felsefe,
Sosyoloji, Siyaset Bilim Kitapları ve tüm temel Klasik Romanlardı…
Üstelik O, İlk Okul mezunu bir Filozof ve Entelektüeldi…
Akciğer sözcüğünü ne vakit kullansam, Köyüm İnsanlarının,
Sigaranın dumanını sanki yiyormuş gibi, içlerine çekişlerini
Hatırlarım. At deyince Yusuf Dedemin “Kör Atı”,
Köpek deyince yine Onun Kangal Cinsi Alaşı” gelir gözümün önüne.
Kadınlarla Erkeklerin tam kapsamıyla “Eşit Olduğu” hatta Kadınların
Bir adım da önde olduğu İnsanların Yaşadığı yerdir Akbucak
Babamı sessizce ağlatan, çoğu ses sanatçısının beni gördüğünde
“Şimdi Cem Bey’in Milli Marşını okuyorum” dediği,
“Yozgat Sürmelisi” Türküsüdür Akbucak.
Ağır Halaylar ve arada söylenen o değerli Manilerdir!
İzzet Emmi’nin Kavalının o büyüleyici nağmeleridir…
Gurbete okul için, iş ve aş için göçenlerin diyarıdır!
Milli Mücadele’den ne vakit söz etsem, Dedem Şah İsmail Ağa’nın
Atatürk ile karşılıklı Yazışmalarını düşünürüm!
“Paşa Emmi’nin Kılıcı” da öyledir benim için.
“Güzel Kız” benzetmesindeki kıstaslarım halen Ayşegül’dür,
Muhlise ve Kardeşleridir, Arap Dayı’nın bütün Kızlarıdır… Bacanak
Sıfatı en çok Nihat Ersoy’a yakışır. Çünkü o “Babamın Bacanağıdır!”
Akbucak, her kapının herkese hep açık olduğu “Memleketimdir!”
Atalarımın hem yaşadıkları Yurt, hem de onların Mezarlarıdır!
Konukseverliğin bir daha görülemez zirvesidir!
Pazar kavramı benim için hala “Sarıkaya’dır”.
Toprak Akbucak’tır! “Toprağı Sürmek” deyiminde ilk Aklıma
Düşendir Akbucak! Tırpan benim için İsmet Abi’dir!
Masumiyet Nur yüzlü olmak bakkal Faruk Amca’dır.
“Toprağa Tohum Serpmek” deyince Aklıma ilk gelen Babamın o en
“Mutlu Anlarıdır!” Firik, Köyümden göçtükten sonra hiç
Tadamadığım, unutmadığım hasretimdir. Dünyanın En güzel ve en
Lezzetli Mantısı, Etli Bulgur Pilavı, Arap Aşı, Haşil (bir tür keşkek)
Akbucak’da Yapılanlardır! Kurumuş asma dallarının ateşi ile yapılan
Yemeklerdeki tadı başka hiçbir ateş yakalayamaz! Sarmal şeklindeki
Yağlı Çörekleri, pratik Yumurta Tatlısı, Pekmezli Haside, Un Helvası,
Kahvaltıların prensesi Mafişin Ana Vatanı,Sütlaçın da baş kentidir!
Tandırlıktan yeni çıkmış bir yufkanın içine Kızzık ( eritilmiş kuyruk
Yağından arta kalan küçük yağ parçaları) ile yapılan dürümün tadı
Bir başkadır! Sofrada Kavunun başında bekleşirken önce
“İneklerin Hakkı” olarak kabukların, “Tavukların Hakkı” olarak
Çekirdeklerin yollandığı, en son sıranın “İnsanların Hakkı” diye
İçinin bizlere geldiği o anlamlı, hakkaniyete dayalı
“Özel bir Eğitim ve Öğretim Yeridir” Akbucak!
“Harman Yeri” anılarımda hep en “Özel Mekân” olarak yer tutar!
Sabır’ı; Öküzlerin çektiği Düveni (döven) üzerinde,
Tez canlı olmayı da Atların çektiği Düven sürerken orada öğrendim.
Bahçe sözcüğü benim için hep Emrullah Dayı’nın evinin altındaki
Ağaçlar ve Bostan olarak kalmıştır. Buradaki domatesin, hıyarın
(salatalık) Kokusunu hala duyar gibi olurum. Hedik de Çedeneli
Kavurga da hala favorimdir. Kavun da, Üzüm de benim için
Yemeklerden sonra yenilen meyveler olmadı hiç! Onların az yağlı ve
Etsiz yemeklerin yavanlığını kapatsın diye birlikte yendiğini uzun
Yıllar sonra öğrenebildim. İşte o vakit “Yokluktan Mucizeler”
Yaratan Kadınlarımıza bir kez daha saygı duydum!
Benim için hala en derin ve tehlikeli “Çamurlu Göl” Pınarın akan
Suyunun toplandığı, içinde ördekleri yüzdüğü minik Gölet’tir!
Kavak deyince aklıma sadece Temaşa Eme’nin Kavaklığı gelir.
Emek sözcüğü bana hep Muhlis Dayıyı anımsatır.
Nükte ve Taklit Sanatında, Güler Teyzem, Nazlı ve Sebahat Halam
Saklı kalmış Dünya Starlarıdır!
Köyümüzü ve İnsanlarını hep sevdim!
Eksilmez bir şekilde seviyorum!
Daima da seveceğim!
24 Mart 2014
CEM CEMİL ÖZTÜRK (mimar)